Martin Scorsese, gazeteci David Grann’ın çok satılan romanı “Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri” ve “FBI’ın Doğuşu”ndan uyarladığı dram, western, suç, polisiye türü filmine Amerikan yerlileri Osage halkının töreniyle başlar. Panoramik görüntüler uçsuz bucaksız doğanın enginliğini, güzelliğini, insanla ne denli bütünleştiğini gösterir. 1920’lerde hükümetin emriyle anayurtları Missouri’den çorak Oklahoma’ya sürülen yaşam alanları sürekli küçültülen Osage ulusu topraklarından petrol çıkınca büyük bir servete kavuştu, lüks içinde yaşadı, beyaz hizmetçileri oldu, çocuklarını eğitim için Avrupa’ya yolladı. Yıllarca süren suiistimal, devletin tutmadığı vaatlerden sonra Osagelar beyazların açgözlülük, hırs, kıskançlık, bağnazlık, cinayet komplolarına hedef oldular. Scorsese, Amerikan suç tarihinin en kanlı bölümü “Osage’ın Sistematik Cinayetleri”ni, “Fairfax’ın Kralı” olarak tanınan sinsi, paragöz William Hale, ahmak yeğeni Ernest Burkhart ve varsıl güzel, şeker hastası Mollie arasındaki ilişkiyi etkileyici, çarpıcı anlatımıyla betimler. Mollie’nin annesi kızlarının beyazlarla evlenmesine kızar, “Burası bizim vatanımız, kanımız gittikçe beyazlaşıyor, birbirimizden başka kimsemiz yok” der. Erki, kontrolü elinde tutan Hale yeğeni Ernest’i kullanarak Mollie’nin aile mirasına göz diker. Gizemli şekilde ölen yerlilerin sayısı altmışı geçince yeni kurulan soruşturma bürosu (FBI) Fairfax’a federal ajanlarını gönderir.
GAZZE SOYKIRIMINA GÖNDERME
Bu yükseliş ve çöküş öyküsünde Scorsese, Osage kabilesinin hem topraklarından hem de canlarından olmalarını Amerika’nın gerçek sahiplerine ağıt-saygı boyutunda sunuyor.
Hale ile Ernest’in karşısında Mollie’nin durgun, acı çeken yüzü trajediye karşı direnen halkın gücünü yansıtır. Çocukluğu Kara Ayak rezervasyonunda geçen Gladstone dingin yorumuyla iki erkek starı gölgede bırakır. Bütçesi 200 milyon dolarlık tarihi blockbuster Dolunay Katilleri adını Osagelı şair Elise Paschen’in mayıs ayında dolunayda açan mor-mavi küçük çiçeklerden alır, bu şiirsel metafor beyaz adamın Kızılderili kültürünü boğduğunu, Batı’yı istila ederken yerlilerin topraklarına el koyduğunu anlatır. ABD’deki sona ermeyen politik, kültürel, dini, çatışmaları, şiddeti, ihaneti, açgözlülüğü, sömürüyü, ırkçılığı, omurgasızlığı, adaletsizliği, yozlaşmayı, kapitalizmi sorgulayan, 1921’de Tulsa’da beyazların katlettiği Afroamerikalılara, şu günlerde yaşanan Gazze katliamına-soykırımına gönderme yapan Scorsese, bollukla yok etme, yalanla özgürlük arasında bağ kurar. Sinematografi/Rodrigo Prieto, müzik/Robbie Robertson, yapım tasarımı/Jack Fisk, demir senaryo/Scorsese, Eric Roth çok başarılıdır. Leonardo DiCaprio, Robert De Niro, Lily Gladstone, Jesse Plemons, John Lithgow, Brendan Fraser ve Osagelıların oynadığı Dolunay Katilleri gösterime girdi.