1969’da ayda kalıcı bir yerleşim kurma fikri imkansız görünüyordu…
ABD, Çin ve Japonya yeni bir yarışında birbirleriyle mücadele ederken, Dünya’nın toprak anlaşmazlıkları yakında uzaya da yayılabilir.
Neil Armstrong, Amerikan bayrağını Ay’a ilk kez diktiğinde, ABD’nin Ay’ın sahibi olduğunu düşünenler vardı. Peki gerçekten de Ay’ın sahibi olabilecek biri var mı?
Northumbria Üniversitesi’nden uzay hukuku profesörü Christopher Newman’a göre bu sorunun basit bir cevabı var: Hiç kimse Ay’ı sahiplenemez!
Uzay anlaşmalarıyla belirleniyor
Ay ve diğer gökcisimleri, 1967 Dış Uzay Anlaşması’na (OST) tabidir. Amerika’nın Ay’a ayak basmasından iki yıl önce imzalanan bu yasalar, Ay’dan kimsenin hak talep edemeyeceği anlamına geliyor.
Uluslararası anlaşmaların standartlarına göre yalnızca 17 maddeden oluşan OST, Ay’ın veya diğer gökcisimlerinin ‘sahiplenilemeyeceği’ ilkesini ortaya koyuyor.
Profesör Newman, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
O zamanlar Ay yarışını kimin kazanacağı kesinlikle belli değildi. Dolayısıyla bu anlaşmanın amacı, bu iki büyük süper gücün (ABD ve Rusya) uzayda rekabete girmesini engellemek ve kimsenin üstünlük kurmamasını sağlamaktı.
Bunun anlamı, Ay’ın üzerinde kimse egemenlik iddiasında bulunamaz, hak talep edemez ve Ay’daki araziyi sahiplenemez.
Bu anlaşmaya itiraz edilemiyor
üzerinde belirli bir mülk üzerinde hak iddia etmek istiyorsanız, mahkemeye başvurmanız gerekir.
Ancak Ay’da toprak sahibi olabilmek için Dış Uzay Anlaşması’na (OST) itiraz edeceğiniz bir mahkeme yok.
OST’de ortaya konan bir diğer önemli ilke, devletlerin uzayı keşfetme ve inceleme hakkına sahip olmasıdır.
Uzay araştırmaları kısıtlanamayacağından, hiç kimse yasal olarak Ay’ın bir bölümünü çitle çeviremez ve sanki kendi mülküymüş gibi davranamaz.
Ülkelerin sorumlulukları
Dış Uzay Anlaşması, Ay’a gerçekleştirilecek tüm görevlerden ülkeleri sorumlu tutuyor. Örneğin; Ay’da terk edilen iniş araçları, sondalar ve Ay arabaları, onları oraya gönderen ülkelerin sorumluluğunda.
Teorik olarak, eğer bir devlet Ay’da kalıcı bir yerleşim yeri inşa edecekse, bu, inşa ettikleri her yapının kendilerine ait olacağı anlamına gelebilir. Ancak yine de kimse toprak talep edemez.
NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı, Ay’ın yüzeyin altında bekleyen yüz milyarlarca dolarlık kullanılmamış kaynak içerebileceğini tahmin ediyor.
En önemlisi, bu kaynaklar gelişmiş elektroniklerin yapımını sürdürmek için gereken nadir toprak metallerini içeriyor.
Kaynak kullanımı tartışılıyor
Ancak Profesör Newman, bu kaynaklarla ilgili yasal olarak neler yapılabileceğinin uzay hukuku camiasında büyük bir tartışma konusu olduğunu söylüyor.
Bu açıdan bakıldığında madencilik, Dış Uzay Anlaşması tarafından açıkça yasaklanmış oluyor.
Devletler gök cisimlerini özgürce kullanma hakkına sahip olduğundan, savunucular bunun orada buldukları mineralleri ‘kullanmayı’ da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini söylüyor.
Dış Uzay Anlaşması’nda belirtilen kurallar açıktır: Hiçbir devlet Ay’da toprak iddiasında bulunamaz.
Ancak anlaşma, 50 yıl önce, bırakın madencilik faaliyeti kurmayı, Ay’a seyahat etmenin bile düşünülemez olduğu bir dönemde yazıldı.
Yasanın neyin ‘kullanım’ sayıldığı sorusuna açık uçlu yaklaşımı nedeniyle, uzak gelecekte devletler ve şirketler, Ay’ın bazı kısımlarına sahip olmak isteyebilir.
Hatta bazı insanlar, artık Dış Uzay Anlaşması’nı geçersiz sayıp, günümüze uygun daha fazla düzenleme yapma zamanının geldiğini öne sürüyor.
Son zamanlardaki başarısız iniş denemelerinin gösterdiği gibi, Ay’a ulaşmak hâlâ son derece zor ve Ay yüzeyinde kalıcı yerleşimlere benzeyen herhangi bir şey görmeye başlamamız muhtemelen uzun zaman alacak.
Dış Uzay Anlaşması hakkında bilmeniz gerekenler
Uzay araştırmaları tüm ülkelerin yararına olmalı.
Uzay, ulusal egemenlik iddialarına tabi değildir.
Devletler uzayda uluslararası hukuka uymalıdır.
Devletler uzaya nükleer silah veya diğer kitle imha silahlarını koymamalıdır.
Astronotlara tüm insanlığın elçileri gibi davranılmalıdır.
Devletler uzaydaki ulusal faaliyetlerden sorumludur.
Devletler, diğer eyaletlerin uzay nesnelerine verilen zararlardan sorumludur.
Devletler fırlatmaları gözlemleyebilmelidir.
Uzay faaliyetleri konusunda BM ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekli.
İstasyonlar ve üsler diğer devletlerin temsilcilerine açık olmalıdır.
Hükümetlerarası faaliyetler de anlaşmayla kontrol edilir.
Anlaşma tüm devletlere açıktır.
Anlaşma değiştirilebilir.
Devletler anlaşmadan ayrılabilir.
Bu anlaşmanın kopyaları, devlet arşivlerinde saklanır.